Devlet-i Aliyye Osmaniyye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Osmanli İmparatorlugu
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 4/5

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
FatihSultanMehmed
Admin
FatihSultanMehmed


Mesaj Sayısı : 290
Rep : 868
Reputation : 4
Kayıt tarihi : 30/10/10
Yaş : 29
Nerden : Antalya

Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 4/5 Empty
MesajKonu: Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 4/5   Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 4/5 I_icon_minitimeC.tesi Kas. 06, 2010 3:27 pm

ÂTIH'IN SIYASETI





Istanbul'u feth etmek suretiyle ülkesinin
ortasinda bulunan ve bir ada durumuna gelmis bulunan engeli ortadan
kaldiran Fâtih Sultan Mehmed, artik Balkanlara dogru yönünü
çevirebilirdi. Bu sirada Istanbul gibi Türk topraklari arasinda sikismis
bulunan ve Ceneviz'e bagli Enez kalesi ile buna tabi olan Imroz, Limni
ve Tasoz adalari da itaat altina alindi.





Ikinci Kosova zaferinden sonra Osmanlilarin
Bati'da büyük bir fetih dönemine girmemeleri ve dirayetli bir hükümdar
is basina geçtigi takdirde Orta Avrupa'ya dogru Türk hakimiyetinin
genislememesi için bir sebep yoktu. Fetihlerinde bir sira ve irtibat
görülen Fâtih Sultan Mehmed, Istanbul'u aldigi zaman Balkanlarda karisik
bir ortam bulunmaktaydi.



FÂTIH'IN
BATI SIYASETI





Fâtih'in, gerek Bati, gerek Dogu, gerekse
Kuzey siyasetleri geregi, yaptigi mücadelelerinden (Sefer-i Hümayûn)
kisaca ve ana hatlari ile bahs etmek istiyoruz. Zira bütün tarih
kaynaklarimiz ve yeni arastirmalarda bu konuda genis ve tafsilatli
bilgiler bulunmaktadir. Bu sebeple biz, konuyu bütün teferruatiyla
anlatip daha fazla uzatmak istemiyoruz.



SIRBISTAN
SEFERLERI





Fâtih'in, Istanbul'u fethinden sonra
Balkanlar'da büyük karisikliklarin meydana geldigi bilinmektedir. Ilk
bakista bu karisikliklarin Osmanli'ya pek zarari dokunmayacak gibi
görünüyor olmalari, Osmanlilarin o havaliye bigane kalmalari için bir
sebep degildi. Bunun için Osmanlilar, Orta Avrupa ve Kuzeyden
gelebilecek bir tecavüze karsi ülkelerini kolayca müdafaa edebilmek için
tedbirler almak zorunda idiler.





Kaynaklarin verdigi bilgiye göre, fethi
müteakip her taraftan tebrik için gelen elçi heyetleri arasinda Sirp
Kirali Georges Brankovitch'in gönderdigi heyet de vardi. Tarihlerimizde,
Vilkoglu diye tanitilan Sirp Kirali Brankovitch, iki yüzlü bir siyaset
takip ediyordu. Bir taraftan tebrik için gönderdigi elçi heyeti ile,
vaktiyle Osmanlilardan aldigi kalelerden bir kisminin anahtarlarini geri
verirken, öte taraftan da Ulah ve Macarlar'la münasebetlere
girisiyordu. Vergisini de zamaninda vermiyordu. Kritovulos, Sirp Krali
Brankovitch'in bu iki yüzlülügünü su ifadelerle nakl etmektedir:





"O, saltanatinin neye bagli oldugunu iyice
anladigindan pâdisahin babasina (Sultan Ikinci Murad) ve Fâtih Sultan
Mehmed'e daima itaat edip vergisini de zamaninda öderdi. Fakat bir
müddet sonra gizli bazi fikirler besledigi, durumundan anlasilmisti.
Zira vergisini zamaninda vermedigi gibi, pâdisahla yaptigi anlasmaya
riayet etmeyip Macar ve Ulah'larla Osmanlilar aleyhine olacak sekilde
münasebetlerde bulunmaya basladi." Casuslari vâsitasiyle bu durumdan
haberdar olan Fâtih, tebrik için gelen Sirp elçilerine iltifat etmemis
ve teslim etmek istedikleri kalelerin kafi olmadigini, vaktiyle
Osmanlilardan alinan kalelerin tamaminin iade edilmesi gerektigini
söylemisti. Buna razi olmayan Sirp Kirali, Osmanli topraklarina tecavüze
baslamis, hatta bu yüzden Üsküp yolu kapanarak gidis ve gelisler
durmustu. Hoca Sa'duddin, bütün bu bilgileri verdikten sonra "hatta
Üsküp yolu mesdud olup âyende ve revende (gelip gidenler, yolcu, ibn
sebil) meci' ve zehabtan munkati' oldu" diyerek Sirp Kirali'nin sebep
oldugu olaylari anlatir. Bu arada Türk sehir ve kasabalarindan
bazilarinin Sirplar tarafindan yagma edildigini, Pristine kadisinin
arzindan ögrenen Pâdisah, bir taraftan akincilari Sirbistan üzerine
gönderirken, öte taraftan da Sirp Kirali'na haber yollayarak Sirp
topraklarinin Lazar'in oglu Stephan'a ve dolayisiyla kendisine ait
oldugunu söyleyerek, Sirbistan'i terk etmesini istemisti. Bununla
beraber Sofya sehrini kendisine ihsan edebilecegini söyleyen Pâdisah, bu
sekil kabul edilmedigi takdirde, Sirbistan aleyhine harekete
geçebilecegini bildirmisti. Haberi götüren elçi, yirmibes günde geri
dönmek için emir almisti. Geç kaldigi takdirde öldürülecekti. Halbuki
Sirp Kirali bu tarihlerde Tuna'nin öbür tarafinda bulunuyordu. Bu halden
faydalanan Sirp ileri gelenleri, Fâtih'in elçisini oyalamaya
çalisiyorlardi. Böylece zaman kazanarak savas için hazirliklarini
tamamlamak istiyorlardi. Elçi bunu hissettiginden, zamaninda Pâdisahi
durumdan haberdar etti. Bunun üzerine Fâtih Sultan Mehmed, ordusunun
toplanmasini bile beklemeden yirmi bin kisilik bir kuvvetle Sirbistan
üzerine hareket etti. Böylece Sirbistan'a ilk sefer baslamis oldu.
Ordunun büyük kismi Sivricehisar (Ostrowtz)'da Pâdisaha ulasti. Yapilan
kusatmalarda bir çok kale zapt edilemesine ragmen bazilari da
alinamamisti. Bununla beraber Türk ordusu, büyük basarilar saglamis
sayilirdi. Bu basarilarina yenileri eklenebilirdi. Fakat Pâdisah,
birdenbire sefere nihayet vererek Edirne'ye döner. Kaynaklarimizin
tamami bu dönüsten bahs etmekle birlikte sebebinin ne oldugunu
zikretmezler. Bu arada, Sirp ve Macar birlesik ordusu, Sirbistan'da
birakilmis bulunan Firuz Bey oglunu maglub edip bir kisim Osmanli
topraklarini elde ederler. Buradaki savas, Macarlarin lehine
sonuçlanmakla birlikte Jan Hunyad, yalniz kendi ordusu ile Fâtih Sultan
Mehmed'e karsi savasamayacagini idrak ederek 1454 yilinin sonuna dogru
Imparator Friedrich'e bir mektup yazarak Sirbistan hadiselerini anlatmis
ve Hiristiyanligin kurtulmasinin bir Haçli ordusu ile mümkün olacagini
bildirmisti. Bunun üzerine mesele Frankfurt'ta ve
Wienerisch-neustad't'de toplanan meclislerde müzakere edilmis ve
Hunyad'a yardimci bir kuvvetin verilmesi kabul olunmustu.





1454-1455
kisini Edirne'de geçirmekte olan Fâtih'in, harp hazirliklarina
basladigi görülmekte, fakat bu hazirliklarin neresi için oldugu
bilinememekteydi. Bu siralarda hudud komutanlarindan Evrenoszâde Ishak
oglu Isa Bey, Sirplarin, Osmanlilara karsi bir savasa hazirlandiklarini,
fakat iç durumu iyi olmayan Sirbistan'in kolayca zapt edilebilecegini
bildiriyordu. Bir fesat kaynagi olan Sirbistan'in zapt edilmesi,
Pâdisahin, Bati'daki gayelerinin tahakkuku için gerekiyordu. Ayrica bu
devletin bulundugu cografî ortam da, bunu gerekli kiliyordu. Bu yüzden
hükümdar, 1455 baharinda Edirne'den hareket ederek Sirbistan üzerine
yürüdü. Burada basta madenleri ile meshur olan Novaberda sehrinin
alinmasina karar verilir. Gerçi bu sehir, Sultan Ikinci Murad zamaninda
Osmanlilarin eline geçmisti. Fakat Segedin antlasmasi ile yine Sirplara
terk olunmustu. Bu sehir, Osmanlilarin eline geçtikten ve birkaç kale
daha feth olduktan sonra Fâtih Sultan Mehmed, Karaca Pasa'yi Sirbistan'i
yagmaya memur ederek kendisi ceddi (dedesi) Sultan Birinci Murad'in
sehid edildigi Kosova'ya gelir. Bu müddet zarfinda isini bitiren Karaca
Pasa, burada orduya katilmisti. Buradan da hep birlikte önce Edirne,
arkasindan da Istanbul'a dönülmüstü.



BELGRAD
KUSATMASI





Fâtih Sultan Mehmed, 1456 yilinda Macarlarin
elinde bulunan Belgrad'i almak için harekete geçer. Zira daha önce bazi
bölgeleri Osmanlilarin idaresine geçmis bulunan Sirbistan'i elde
tutabilmek ve kuzeyden gelecek istilalari durdurabilmek, ayni zamanda
Macaristan'da basarili bir harekâta girisebilmek için Tuna kiyilarinin
ve bilhassa Belgrad müstahkem kalesinin elde bulunmasi gerekiyordu.
Sehrin bu konudaki degerini daha önce anlamis olan Osmanlilar, Sultan
Ikinci Murad devrinde burayi almaya tesebbüs etmislerse de Jan
Hunyad'in, Osmanli hududlarina tecavüz etmesi, kusatmanin kaldirilmasina
sebep olmustu. Sava ve Tuna nehirlerinin birlestigi noktada kurulmus
olan Belgrad'in zapti çok zordu. Çünkü sehir, su yollari vasitasiyle
birçok yerden yardim alabildigi gibi müstahkem bir kaleye de sahipti.
Etrafinda su ile dolu genis bir hendek vardi. Firsat buldukça
civarindaki Müslüman Türk topraklarina saldirmaktan da çekinmeyen,
böylece Osmanli güvenligini tehdid etmekte olan bu sehir ve
sakinlerinin, kesin olarak Osmanli hakimiyetine girmesi gerekiyordu.
Kendi topraklari üzerinde emniyeti saglamayi birinci derecede önemi haiz
bir is telakki eden Fâtih Sultan Mehmed, 1456 baharinda Belgrad'i
almaya karar verir. Ancak bu sehrin degeri, Sirplar ve Macarlar
tarafindan da bilindiginden, her iki devletin burayi kaptirmamak için
bütün gayretlerini harcayacaklari tabii idi. Bu sebeple Fâtih Sultan
Mehmed, esasli bir sekilde hazirlanma ihtiyaci duydu. Bunun için Morava
kenarinda kurdurdugu dökümhânede çalistirilan binlerce isçi tarafindan
toplar döküldü. Bunlar arasinda boylari 27 kadem olan 22 büyük top
vardi. Ayrica o zamana kadar görülmemis büyüklükte tas gülleler atabilen
yedi tane havan topu da yapilmisti. Bunlardan baska, daha küçük
muhasara toplari arasinda muhtelif çapta üçyüz kadar top vardi. Bütün
kisi hazirliklarla geçirmis olan Pâdisah, baharda büyük bir ordunun
basinda Sofya üzerinden Belgrad'a yürüdü. Tuna yolu ile hareket etmis
olan ve ikiyüz parçadan ibaret bulunan donanma, Dayi Karaca Bey'in
komutasinda idi. Ayrica büyük toplar da Dayi Karaca Bey'in nezâretinde
ayni yoldan sevkedilmislerdi. Böylece Belgrad, hem karadan hem de nehir
tarafindan kusatilmak isteniyordu.





Yapilan muhasara ve bes yüz kadar askerin
kaleye girmeyi basarmis olmalarina ragmen, savas kazanilamadigi gibi
Dayi Karaca Bey de, bulundugu metrise bir top güllesinin isabetiyle
sehid olmustu. Jan Hunyad, büyük bir kuvvetle yardima geldigi Belgrad'i,
simdilik Osmanli'nin eline geçmekten kurtarmisti. Hükümdar,
"tedbirlerinin takdire muvafik gelmedigini görünce, geregi gibi sihhat
ve selâmetle Dâru's-saltana'ya avdet buyurdular." Öyle anlasiliyor ki,
bu muhasara esnasinda, Fâtih'in karargâhina kadar gelmis bulunan
düsmandan birkaç kisiyi, genç hükümdar bizzat kendisi kiliçla
öldürmüstü. Bu davranis, bozulmaya yüz tutmus olan Osmanli askerine
kuvvet ve cesaret asilamis olmalidir ki, yeniden düsmana saldirmislardi.
Bununla beraber Sava nehri yolu ile gelen yardima mani olunamadigi için
muhasara kaldirilmisti. Uzunçarsili, Fâtih'in bu savastaki durumunu su
ifadelerle vererek onun nasil bir bozgunu önledigini anlatir: "Fâtih
Sultan Mehmed'in, karargâha hücum eden düsmana karsi gösterdigi sebat ve
mukavemet, korkunç bir bozgunu önlemis ve sonu belki de büyük bir Haçli
Seferi vücuda getirebilecek olan tehlikeyi bertaraf etmistir. Bu
mücadelede düsman da fazlaca yipranmis oldugundan çekilmis, Osmanli
kuvvetleri de bu seferden basarisiz dönmüslerdir." Bu savasta yaralanmis
olan Jan Hunyad da 20 gün sonra 11 Agustos 1456'da ölmüstü.



SEHZÂDELERIN
SÜNNET DÜGÜNÜ





Belgrad seferinden dönen Fâtih Sultan
Mehmed, Edirne'deki ikameti esnasinda biri (Bâyezid) Amasya'da, digeri
(Mustafa) Manisa'da sancakbeyi olan iki sehzâdesinin sünnet edilmelerine
karar verir. Bunun üzerine her iki sehzâde de merkeze çagrilir. Bu
dügün için Fâtih, çevre hükümdarlara dâvetiyeler göndererek, onlarin da
bu mutlu günlerinde yanlarinda bulunmalarini arzu eder. Fâtih'in, ilim
adamlari ile halka karsi nasil davrandigini, nasil bir protokol
uyguladigini göstermesi bakimindan önemli olan bu dügünden, bütün
Osmanli kaynaklari bahsederler. Bununla beraber biz, bu dügünde hazir
bulundugunu söyleyen Âsik Pasazâde'nin müsahedelerine dayanarak verdigi
malumati özetleyerek buraya almak istiyoruz:





O vakit, Sultan Bâyezid Amasya'da idi. Onu
getirtti. Mustafa Çelebi dahi o vakit Manisa'da idi. Onu dahi getirtti.
Bunlar hep Edirne'ye geldiler. Dügüne basladilar, Etrafa agirlikla
davetçiler gönderdiler. Bütün sancak beyleri ve her sehrin ululari
geldiler. Nice günlük yollar dügüncülerle dolmustu. Edirne'nin çevresine
konup doldular. Pâdisahin otag ve çadirlarini Ada'ya kurdular. Pâdisah
dahi devletle Ada'ya geçip oturdu. Her tarafin halki, tayfa tayfa geldi.
Önce ulemâ davet olundu. Pâdisah dahi gelip tahta oturdu. Sag tarafina
fâzil kimselerden olan "Mevlânâ Fahreddin" oturdu. Solunda ise "Mevlâna
Tosyavî" oturdu. Pâdisahin karsisinda ise "Mevlâna Sükrullah" oturdu.
Onun yanina Hizir Bey Çelebi oturdu.





Emr olundu: Hafizlar, Kelâm-i Kadim-i
Rabbanî (Kur'an-i Kerim) okudular. Ulemâ, okunan bu âyetlerin tefsirini
yaptilar. Ilmî sohbetler olundu. Ondan sonra izin verildi: Edipler,
güzel medihler ve gazeller okudular. Pâdisaha layik sohbetler yapildi.
Ondan sonra izin oldu: Sofralar kuruldu, nimetler yenildi. Yemekten
sonra yine edebiyatçilar okudular. Ondan sonra tekrar Kur'an okundu.
Ondan sonra sekerli seyler getirdiler. Her ilim ehlinin önüne sini
koydular. Bu ulemânin hizmetkârlari futalar doldurdular. Fakir (ben)
dahi bir futa doldurdum, hizmetkârima verdim. Ondan sonra pâdisah, gelen
bu hürmete lâyik kisilere ihsanlarda bulundu. Niceleri fakir geldi,
zengin gitti.





Ikinci gün fukara tayfasi davet olundu.
Onlara da geregi gibi hürmet olundu. Pâdisahin ihsanlari bunlara da
yetisti. Bunlar da "Fukarâ Kanunu" geregince saygilarini gösterdiler.





Üçüncü günü begler (emîr) davet olundu.
Bunlara dahi Pâdisah kanunu nasilsa öylece yapildi. Bu dügünün tarihi
hicretin 861'inde vaki oldu.





d- SIRBISTAN'IN ILHAKI: Osmanli
kuvvetlerinin Belgrad'dan çekilmelerinden sonra sira tekrar Sirbistan'a
gelmisti. Georges Brankovitch ile, Jan Hunyad'in kayinbiraderi olan
Belgrad valisi Mihail arasinda eskiden beri bir sogukluk bulundugundan
Mihail, bir ara Brankovitch'i yakalayip haps etmisti. Brankvitch 30 bin
altin ödedikten sonra serbest birakilmisti. Ihtiyar Brakovitch, 1457
senesinde ölmüs, Greguvar, Etyen (Istefan) ve Lazar adinda üç erkek ile
Sultan II. Murad'dan dul kalmis olan Mara (Meryem Sultan) adinda bir kiz
evladi birakmisti.





Brankovitch'in ölümü üzerine, Sirbistan'in
idaresini ele geçiren en küçük kardes Lazar, öldürme tehdidi ile diger
kardeslerini ülkesinden kaçirmisti. Brankovitch'in kizi Mara da
Osmanlilara siginmisti. Fâtih Sultan Mehmed, onun taht üzerindeki
hakkini koruyacagini bildirerek kendisine Serez taraflarinda mülk verdi.
Böylece Mara, refah içinde bir hayat geçirdi.





Yeni Sirp despotu Lazar, bir sene sonra
1458'de öldü. Ülkesi, esi Elen ile küçük yastaki kizina kaldi. Elen,
Sirbistan'in elinden alinma ihtimalini düsünerek burayi malikâne olarak
Papa'ya peskes çektigi gibi kizini da Bosna kralinin ogluna nikahladi.





Elen'in, oynamak istedigi oyundan haberdar
olan Osmanli Devleti, Sirbistan isini kesin olarak çözüp bir sonuca
baglanmaya karar verir. Bu sebeple Pâdisah, hicrî 862 (1458)'de Mora
seferine giderken Mahmud Pasa'nin maiyyetine bin kadar yeniçeri vererek
onu Sirbistan üzerine gönderir.





Mahmud Pasa, Sirplarin baskenti olan
Semendire etrafindaki bazi kaleleri aldiktan sonra Semendire'yi kusatir.
Pasa, sehrin dis istihkamlarini aldiysa da sehri zapt edemeyerek
muhasarayi kaldirir. Bu arada Ostroviç (Sivricehisar), Rodnik ve Sabaç
(Bögürdelen) gibi yerleri alir. Bögürdelen'in alinmasindan sonra
Macaristan'a akinlarda bulunur.





Bu esnada Mora seferinden dönmüs olan Fâtih
Sultan Mehmed, Mahmud Pasa ile bulusur. Sirbistan isinin tamamen bitmesi
için Mahmud Pasa'yi Semendire üzerine tekrar gönderir. Daha önce,
çevresindeki kaleler Osmanlilarin eline geçtikleri için Semendire bir
bakima yalniz ve yardimsiz kalmisti. Bu durum karsisinda, direnmenin
fayda vermeyecegini anlayan Elen, hazineleri ile birlikte gidebilme
sarti ile teslim olur. 8 Kasim 1459'dan itibaren Osmanli idaresine giren
Sirbistan, bu devletin, bir sancagi olarak "Semendire Sancakbeyligi"
adi ile bir akinci komutana verilir. Burasi, Belgrad'in zaptina kadar
Macaristan'a yapilacak akinlar için ve kuzeyden gelecek tehlikelere
karsi iyi bir üs oldu.



MORA
SEFERLERI





Istanbul'un fethi sirasinda Mora, son Bizans
Imparatoru Konstantin'in kardesleri Dimitrios ile Thomas tarafindan
idare ediliyordu. Bizans Imparatorlugu'nun en yakin vârisleri olan bu
iki sahsin, imparatorluga hak iddia edebilecek durumda olmalari, bir
mana ifade etmemekle birlikte, ilerisi için bir tehlike arzediyordu. Bu
mirasçilar ortada bulundukça Bizans meselesi, tedavisi mümkün olmayan
bir çiban gibi sürüp gidebilirdi. Nitekim Imparator Konstantin'in ölümü
üzerine Mora Rumlari, imparatorun kardesi Dimitrios'u imparator yapmak
istemisler, fakat kardesi Thomas razi olmadigi için bunu yapamamislardi.
Sonunda Mora, bu iki kardes arasinda taksim olunarak iki Rum devleti
ortaya çikmisti. Dimitrios'un devlet merkezi Mistra (Hammer, III, 40,
Isparta), Thomas'inki de Patras idi. Her iki kardes, mücadelelerinde,
Mora Arnavutlarindan yardim alarak birbirleri ile ugrasiyorlardi. Bu
esnada Osmanlilar, bunlara müdahelede bulunmayarak seyirci kalmislardi.





Iki kardes arasindaki mücadelede,
Dimitrios'a ait bazi yerlerin Thomas'in eline geçmesi üzerine
Dimitrios'un Osmanli Pâdisahina elçi göndererek yardima istemesi,
Thomas'in anlasmalara aykiri hareket ederek vergisini göndermemesi ve
Latinlerle ittifak kurmasi gözönünde bulundurularak, Mora'ya sefer
yapilmasina karar verildi. Fâtih, bütün gizlilik kaidelerine riayet
ederek yapacagi seferin nereye olacagini açiklamadan, bir ihtiyat
tedbiri olarak Mahmud Pasa'yi Sirbistan taraflarina yollar. Bu esnada
kendisi de Mora üzerine hareket eder. 1458 Mayis'inda, ordunun toplanti
yeri olan Serez'de bütün askerî tedbir ve tertibatini aldiktan sonra
Mora'ya hareket eder.





Osmanli kaynaklari (Âsik Pasazâde, s. 149;
Hoca Sa'duddin, I, 463), Mora seferi ile ilgili olarak baska bir sebep
daha göstermektedirler. Buna göre, Serez'den bir genç, düstügü bir ask
sevdasi yüzünden Mora'daki Ballabadra sehrine gittigi zaman, orada
Müslüman kadinlarin çok kötü ve berbat bir hayat sürdüklerini,
kâfirlerin en bayagi ve agir islerini yapmak zorunda kaldiklarini görür. Tamami gözü yasli
olan bu kadinlarin, kocalarinin da hapse atilmis olduklarini, bu yüzden
herkesin canindan bezmis oldugunu ögrenir. Genç, gizlice bu kadinlarla
konusup durumlari hakkinda onlardan bilgi alir. Insani üzüntü ve kedere
gark bu vaziyeti ögrenen genç adam, derhal pâdisahin katina gelerek yüce
divanda üzüntülerini açiklayarak Müslüman kadinlarin, din düsmanlarinin
elinden çektikleri eziyet ve gördükleri iskenceleri bizzat gördügünü
bir bir açiklar. Pâdisah, din düsmanlarinin, Müslümanlara yaptiklari
iskence ve çetkirdikleri eziyetleri ögrendigi zaman, problemin, kökünden
halli için, bu ülkenin de idaresi altina girmesinden baska çikar yol
olmadigi kanaatine varir. Bu olay, daha kis aylarinin bitmedigi bir
zamanda olmustu.





Mora'nin elde edilmesi, Osmanlilar
bakimindan büyük bir önem tasiyordu. Osmanlilar, burayi Italya'ya
yapacaklari seferler için bir üs olarak kullanacaklardi. Zira,
Balkanlari nüfuzu altina alarak bir Akdeniz Imparatorlugu kurmak isteyen
Napoli ve Aragon Krali V. Alfons, Arnavutluk Prensi Iskender Bey'i,
Osmanlilara karsi destekleyip ona yardim ediyordu. Adi geçen kral, daha
önce de Mora despotu Dimitrios ile Mora'yi nüfuzu altinda bulunduracak
sekilde bir anlasma yaparak onu himayesine almisti. Bütün bunlar,
Osmanlilara karsi onun düsünce ve tavrini ortaya koyuyordu. Böylece V.
Alfons, Osmanlilarla mücadele etmek üzere Arnavutluk ile Mora'yi üs
olarak kullanmak istiyordu. Fakat Osmanlilar, daha atik davranarak
onlara karsi olan planlarini uyguladilar.





Teselya'ya giren Osmanli ordulari, Korent
berzahina dogru yürüyerek yollari üzerindeki Filke kalesini aldilar.
Sarp bir mevkide bulunan ve üç kat sur ile çevrili olan bu müstahkem
kalenin zapti kolay degildi. Bununla beraber sehir ve kalesi, Anadolu
kuvvetleri tarafindan muhasara edildi. Genç Fâtih, buranin düsmesini
beklemeden Mora'ya girer. Burada birçok sehir ve kaleyi feth eden
pâdisah, dört ay sonra Korent'e döndügü zaman burasi henüz
fethedilememisti.





Osmanli hükümdari, Mora'nin anahtari
durumunda bulunan Korent'in zaptinin, Mora'nin kolayca ele geçirilmesini
saglayacagini bildiginden burayi almak istiyordu. Mücadeleler sonunda,
Fâtih'e karsi koyamayacagini anlayan sehir halki, baris yapmak suretiyle
teslim olmaya karar verdigini hükümdara bildirir. Bunun üzerine Mora
despotlari ile Osmanlilar arasinda asagida belirtilen sartlara göre bu
anlasma yapilir:





1. Muahede geregince Korentliler, mallarini
muhafaza edebileceklerdir.





2. Osmanlilarin, Mora'da zapt ettikleri
sehir ve kaleler, yani Mora'nin üçte biri dogrudan dogruya Osmanli
Devleti idaresinde kalacaktir.





3. Mora'nin diger sehir ve kaleleri,
Dimitrios ile Thomas'in idaresinde bulunacak ve bunlar her sene üçer bin
altin vergi vereceklerdir.





4. Hariçten bunlara bir taarruz vuku buldugu
zaman Osmanli hükümdari despotlari müdafaa etmeyi üzerine alir.





Bu anlasma ile, Mora'nin, Venediklilere ait
kisimlari hariç olmak üzere bir kismi dogrudan, bir kismi da vergi
vermek suretiyle Osmanlilara baglanmis oldu. Fâtih, Kuzey Mora
sancakbeyligine akinci komutanlarindan Turahan Bey oglu Ömer Bey'i tayin
eder (Temmuz 1458). Mora seferi esnasinda Atina da Türk idaresi altina
alinir.





Thomas, yeminle saglamlastirilan anlasmayi
ve üzerinde ittifak saglanan sartlari üç ay sonra bozar. Çünkü o,
Mora'daki Arnavutlara güveniyordu. Bu sebeple hem kardesi Dimitrios, hem
de Osmanlilara karsi yeniden mücadeleye baslar. Daha sonra iki kardes,
aralarindaki çarpismadan ne kadar zarar gördüklerini anladiklari için
barisirlar. Aralarinda bir ittifak kurarak Osmanlilara karsi vaziyet
alirlar. Bu durumu ögrenen Fâtih Sultan Mehmed, Zaganos Pasa'yi Mora'ya
gönderir. Osmanlilara karsi bir sey yapamayacagini anlayan Thomas, baris
talebinde bulunur. Doguda bas gösteren Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan
gailesi yüzünden, fazla agir olmayan sartlarla yeniden bir anlasma
yapilir. Bununla beraber Thomas, bu sartlari da yerine getirmeyince,
Uzun Hasan'in bütün tahriklerine ragmen o tarafa hareket edilmeyerek
Mora isini temelden bir sonuca baglamak için, Fâtih-'in idaresindeki
Osmanli ordusu, Mora'ya hareket eder. Korent'e gelen hükümdar, Thomas'in
üzerine gitmeden önce birdenbire yön degistirerek Isparta üzerine
yürür. Dimitrios teslim olur. Fâtih'e karsi koymak üzere sahildeki
Matina kalesine çekilen Thomas ise, bütün sehirlerini kaybettikten sonra
Kalamata'ya gider. Orada da tutunamayacagini anlayinca Roma'ya Papa II.
Pi'nin yanina siginir. Böylece Mora yeniden ve tamamina yakini
Osmanlilarin eline geçer. Fâtih, Mora halkindan bir kismini Istanbul'a
naklettirip onlarin yerine Türk göçmenleri yerlestirir (hicrî 856/m.
1460).





Teslim olup Pâdisahin yanina gelen Despot
Dimitrios'a, Enez sehri ikametgâh olarak gösterilerek oradaki tuz
madenlerinden senelik altmis bin akça varidat (gelir) tahsis edilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://osmanli.forum.st
 
Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 4/5
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 1/5
» Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 2/5
» Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 3/5
» Fatih Sultan Mehmed Han DÖNEMİ 5/5
»  Kısa Bir Anı 'II.Mehmed (Fatih Sultan Mehmed)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Devlet-i Aliyye Osmaniyye :: Osmanli Donemler :: Osmanli Devleti Yükselme Devri-
Buraya geçin: