Devlet-i Aliyye Osmaniyye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Osmanli İmparatorlugu
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ORHAN GAZI DÖNEMI 1/3

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
FatihSultanMehmed
Admin
FatihSultanMehmed


Mesaj Sayısı : 290
Rep : 868
Reputation : 4
Kayıt tarihi : 30/10/10
Yaş : 29
Nerden : Antalya

ORHAN GAZI DÖNEMI 1/3 Empty
MesajKonu: ORHAN GAZI DÖNEMI 1/3   ORHAN GAZI DÖNEMI 1/3 I_icon_minitimeC.tesi Kas. 06, 2010 3:25 am

Osman Bey'in, yigit ve bahadir oglu Orhan Gazi, Osmanli tahtina geçip oturdugu zaman, ne yaptigini ve ne yapmasi gerektigini iyi bilen bir kimse idi. Gazi, Sucau'd-dünya ve'd-din, Ihtiyaru'd-din ve Seyfu'd-din gibi ünvanlara sahip olan Orhan, babasinin suurlu politikasini devrine ve yerine göre hem kiliç, hem de ideoloji sahasinda devam ettirmek kararinda idi.





Dedesi Ertugrul Gazi'nin vefat ettigi 680 (1281-1282) senesinde dünyaya gelen Orhan Bey'i, 1324 yilindan itibaren hükümdar kabul etmek mümkündür. Tahta cülûsu esnasinda bir sehzadesi dünyaya gelen Orhan Bey'in bu ogluna, kutlu ve mübarek olmasi için "Murad" adi verilir.





Tahti, kardesine teklif edip ondan feragat edebilecegini söyleyecek kadar özverili bir kimse olan Orhan'in bu teklifi, Alaeddin Ali tarafindan geri çevrilir. Zira Alaeddin Ali, tahtin kendisine daha layik oldugunu, bu sebeple onun bey, kendisinin de ona yardimci olarak kalmasini istemisti.





Çevresindeki ulema, gazi ve silah arkadaslari tarafindan oy birligi ile reislige getirilen Orhan, Sükrullah'in ifadesine göre güzel yüzlü, begenilir özlü ve herkese karsi eli açik cömert birisi idi. "Savas gününde de sanki Sâm veya Nerimandi. Okundan kaza, kilicindan ölüm ders alirdi. Mü'mine rahmet, kâfire zahmetti." Gerek siyaset, gerekse savasta tükenmeyen bir enerji ve ustaliga sahip bir hükümdardi. Gerçekten, babasi gibi güçlü ve büyük bir hükümdar oldugunu isbatlayan Orhan, tahta çikar çikmaz topraklarini genisletmek ve tebeasinin varligini çogaltmak için fetihlere basladi. Aslinda, onun askerî yeteneklerinin üstünlügünü gören babasi, daha ölümünden önce onun kendi yerine geçmesini istemisti. Bununla beraber o, yine de tahti kardesine teklif etmekten çekinmemisti.





Osmanli Devleti'nin kurulus yillarinda zeka, cesaret, güvenirlilik ve taktikleri uygulama bakimindan fevkalade bir sahsiyet olan Orhan Bey'in özellikleri (hilye, fizikî yapi) hakkinda su bilgiler verilmektedir: Bursa kalesinin fatihi Ebu'l-guzat Sultan Orhan, uzunboylu, ak benizli, ela gözlü, koç burunlu, genis gögüslü, iri yapili, heybetli ve vakur bir padisah idi. Ancak yumusak huylu olup kimseyi incitmez, kimsenin hatirini kirmazdi. Güler yüzlü, tatli sözlü idi. Bünyesi kuvvetli, sakal ve biyigi sik olup parlakti. Sag kulaginin altinda bir ben vardi ki, bu bir güzellik alâmeti olarak kabul ediliyordu.





Babasinin kendisine 16.000 km2 olarak biraktigi yeni beyligin basina geçtigi zaman, beyliginin yayilip gelisecegi çevrede irili ufakli bir çok devlet vardi. Gerçekten bu dönemde Anadolu'da Karaman, Germiyan, Saruhan, Aydin, Karasi, Mentese, Çandarogullari gibi Türk beyliklerinden baska Amasra'da Cenevizliler, Trabzon'da Komnenoslar, Marmara ve Ege'de Bizanslilar, Ak Deniz adalarinda Cenevizliler ile Venedikliler bulunuyordu.





Tarihî olay ve bunlardan bahs eden kaynaklarin belirttigine göre bu yeni devletin siyasî anlayis ve hareketinde, Müslüman Türk beyliklerinden önce, Türk ve Müslüman olmayan unsurlarin tasfiye edilme isteginin agirlik kazandigi anlasilmaktadir.





1324 Subat'indan baslayip 1362 Mart'ina kadar devam eden Orhan Bey'in idaresi, 38 yil sürmüstür. Tarihin bu zaman dilimi, fetih ve idarî müesseselerin kurulup yerlestirilmesi ile geçer. Devletin, Ilhanlilarin etkisinden çikarak tamamen bagimsiz hale gelmesi de yine bu hükümdar döneminde olmustur. dinamik, faal ve cesur bir kuvvetin basinda, mahirâne bir strateji takib ederek çevresindekilerle münasebetlerini devam ettirip gelistiren Orhan Gazi, ileride de görülecegi gibi bu iliskilerinde hasimlarina karsi bile âdil davranan, onlarin kisiliklerini rencide etmeyen ve kisilik haklarina riayet eden bir davranis içinde olmustur.





ORHAN GAZI DONEMI FETIHLERI





Babasinin, kendisine biraktigi vatan topragini dinamik ve faal kadrosu ile kisa zamanda birkaç katina çikaran Orhan Bey, fetih hareketlerine daha babasi hayatta iken baslamisti. 1320 yilindan itibaren faal siyasî hayattan çekildigi anlasilan Osman Bey'in yerini, oglu Orhan'in aldigi görülmektedir.





BURSA'NIN FETHI





Osmanli Devleti'nin ilk baskentlerinden biri olmasi hasebiyle Bursa, devletin, idarî, siyasî, dinî, ilmî, kültürel, sosyal ve ekonomik hayatinda önemli derecede rol oynayan bir merkezdi. Çok daha sonralari gelecek olan Keçecizâde Fuad Pasa'nin "Bursa Osmanlinin dibacesidir" sözü, Bursa'nin Osmanli tarihinde oynadigi role isaret etmektedir.





Kurulusu, milattan önceki yillara dayanan Bursa, daha sonra Romalilarin eline geçer. Roma'nin Dogu ve Bati olmak üzere ikiye bölünmesinden sonra çevresi ile birlikte Dogu Roma Imparatorlugunun (Bizansin) idaresinde kalmistir.





Osmanli Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in siyasi faaliyetlerinden bahsedilirken isaret edildigi gibi Osman Bey, Bursa'yi kusatma altina almis fakat fethine muvaffak olamamisti. Bununla beraber Bursa'ya Bizans'tan gelecek yardima mani olmak için, sehrin yakinlarina iki kale yaptirmis, bunlardan birine Ak Timur'u, digerine de Balabancik'i muhafiz olarak tayin etmisti. Böylece Osman Bey, Bursa'ya disardan gelebilecek yardim yollarini denetim altina almis oluyordu. Bu sebeple 1315 yilindan iti. baren Bursa, Osmanlilar tarafindan çevresinde insa edilen kaleler vasitasiyle bir mânâda muhasara altina alinmis oluyordu.





Orhan Bey, 1326 yilinda büyük bir kuvvetle Bursa üzerine yürür.





Âsikpasazâde ve Nesrî gibi kaynaklar, Osman Gazi'nin, Bursa'nin fethinden önce oglu Orhan'a:





"Ogul, sen önce Adranps (Orhaneli)'a git ki, o kâfirin babasi Dinboz gazasinda benim Bay Koca'min düsmesine sebep oldu." diyerek onu Gazi Mihal (Köse Mihal), Turgut Alp, Seyh Mahmud ve Edebali'nin kardesi oglu Ahi Hasan'la gönderdi. Orhan Bey, bu tecrübeli komutanlarla görüserek Bursa'nin güneyinde ve bir bakima Bursa'nin anahtari durumunda olan Adranos kalesini alip yiktirir. Orhan Bey'in gelisinden önce kaleyi bosaltip Elete dagina çikmis olan halk ve kale beyi, Orhan'a itaatini bildirirler. Bunun üzerine tekrar yerlerine iade edilen halka karsi Orhan Bey, insaf ölçülerini asmayacak derecede merhamet ve hosgörülü bir sekilde davranir.





Bundan sonra Bursa önlerine gelen Orhan Gazi, Pinarbasi mevkiinde karargahini kurup kaleyi kusatir. Bizans'tan beklenen yardimin gelmeyecegini anlayan ve kaleyi kurtarmaktan da ümidini kesen kale beyi, Gazi Mihal Bey vasitasiyle ve bazi sartlarla Bursa'yi teslim edecegini bildirdiginden 2 Cemayizelevvel 727 (6 nisan 1326) tarihinde Bursa Osmanlilara teslim edilir. Kale muhafizi olan Evrenos da Müslüman olarak Osmanlilarin hizmetine girer. Orhan Bey, burayi aldiktan sonra babasinin na'sini buraya getirterek sonradan Gümüslü Künbed diye meshur olan yere defn ettirir.





Gerek strateji, gerekse psikolojik bakimdan Osmanlilar için büyük bir mânâ ve ehemmiyet ifade eden Bursa'nin fethini küçük bir hadise olarak göstermeye çalisan Gibbons, bunu özellikle Istanbul'daki iç çekismelere ve halkin maddî sikinti içinde bulunmasina baglar. Bu arada Bursa'nin fethinden sonra Evrenos Bey'in müslüman oldugunu, birçok kimsenin de ona uyarak yeni fatihlerin (Osmanlilarin) dinini kabul ettigini de belirtir. Böylece kurulus dönemindeki Osmanli Beyligi'nin gücünü ve çevrelerindeki insanlar üzerinde meydana getirdikleri olumlu havaya da isaret eder.





Bursa'nin fethinden sonra, Orhan Gazi için ele geçirilmesi gereken hedef artik Iznik olmustur. Marmara havzasinda bir sanayi sehri olan Iznik, o dönemlerde Bursa'dan daha mühim bir sehir olma özelligine sahipti. Burasi Bizans'in, Anadolu'daki en büyük sehirlerinden biri olmakla kalmiyor, ayni zamanda hiristiyanlik için dinî bir merkez olma hüviyetini de tasiyordu. Nitekim miladî takvimin 325. senesinde Büyük Kostantin tarafindan günümüz hiristiyanliginin akidelerinin tesbitinde rol oynayan en mühim konsil burada toplanmisti. 1074 yilindan Birinci Haçli Seferi (1097) ne kadar Anadolu Selçuklu Devleti'ne baskentlik eden Iznik, belirtilen tarihten itibaren Bizanslilarin elinde idi. Hatta 1204 yilindan 1261 yilina kadar da Bizans Imparatorlugu'nun merkezi olmustu. Bundan baska Iznik, Kocaeli yarimadasi bakimindan stratejik önemi haiz olan önemli bir sehirdir.





Bursa'nin zaptindan sonra Osmanli Beyligi'nin merkezi buraya nakl edilmistir. Yeni hükümdar burayi yeni binalarla süslemisti. Insa edilen dinî ve sosyal eserlerle sehir, Müslüman Türk sehri olma hüviyetini kazanip yeni bir çehreye büründü. Orhan Bey, daha isin basinda eski kiliseleri mescid ve medreselere çevirdi. Bursa'da fakir ve yoksullari doyurmak için imâret yaptirip onlara vakiflar tahsis eyledi. Buradaki bilgin ve hafizlara da maas bagladi.





PELEKANON MUHAREBESI VE IZNIK'IN FETHI





Gerek Osmanli, gerekse Yakin Sark tarihi bakimindan mühim bir hadise olan Pelekanon muharebesi, VI. Mirmiroglu'nun isaret ettigi gibi Osmanli tarihçileri tarafindan üzerinde fazla durulmayan veya kendisinden yeterince bahsedilmeyen bir muharebedir. O, bu konuda söyle demektedir:





"Osman Bey, Vatheos (Koyun Hisari) civarinda 27 Temmuz 1302 tarihinde Bizans askerlerini maglub ederek emâretini (beyligini) etrafa tanitmis oldugu gibi, oglu Orhan Bey dahi Bizans askerlerini maglub ederek Pelekanon muharebesini kazanmis ve bu sayede Britinya'nin en güzel yerlerini ve en büyük sehirlerini zapta muvaffak olmustur. Bu sebepten nasi Pelekanon muharebesi Yakin Sark (Yakin Dogu) tarihi için mühim bir merhale teskil etmektedir.





"Istanbul'un fethinden 124 yil evvel vaki olan bu muharebede Osmanli askerleri, Bizans askerlerini payitahtlarinin yakinlarinda* maglub ve perisan, imparatorlarini yaralayip kaçmaya mecbur ettiklerinden dolayi, Osmanlilar Anadolu'daki Türkmen beylikleri arasinda mümtaz bir mevki almis olduklari halde maalesef Osmanli tarihçileri bu muharebe için ya bir sey yazmiyorlar veya pek az malumat veriyorlar."





Daha önce de temas edildigi gibi Orhan Bey, Bursa'nin fethinden sonra bütün dikkatlerini Iznik üzerinde toplamisti. Iznik'in Osmanlilar tarafindan ele geçmesi, Bizans'in Marmara havzasindaki en kuvvetli dayanaklarindan birisini kayb etmesi demekti. Gerçekten de Türklerin, Kocaeli yarimadasindaki kaleleri alarak yavas yavas Bogaza dogru ilerlemeleri, Bizans Imparatorlugunu telasa düsürüyordu. Hem zapt edilen kaleleri geri almak, hem de uzun zamandan beri muhasara altinda bulunan Iznik'i kurtarmak için bizans Imparatoru III. Andronikos (1328-1341) gizlice hazirliklara baslar.





Andronikos, planini uygulamaya, Karasi emiri ve Bulgarlarla bir baris antlasmasi yaparak baslar. Ayni maksatla Kizikos (Kapidagi Yarimadasi)'a geçer. Süphe uyandirmamak için de Artaki (Erdek)'te bulunan Hz. Meryem'in mukaddes Ikonunu (tasvirini) ziyareti bir vesile olarak gösteriyordu. Bütün bunlar, Orhan Bey'i hazirliksiz olarak yakalamak içindi. Erdek'ten Biga'ya gelen Imparator, burada Karasi Beyi Demir Han ile bir saldirmazlik antlasmasi imzalar. Daha önce de benzer bir muahedeyi Bulgar krali III. Mihal ile yapmisti. Bu sekilde siyasî bir basari kazanmis görünen Imparator, Osmanlilara karsi sefere hazirlandi. Bu sebeple 1329 senesinin Mayis ayinda mümkün oldugu kadar sür'atle Trakya'dan iki bin civarinda asker getirtip Istanbul ve çevresinde bulunan mevcut askerlere katar. Bu askerlerle Anadolu yakasinda bulunan Üsküdar'a geçer. Bunu haber alan Orhan Bey, Iznik muhasarasinda bir miktar asker birakarak sekiz bin kisilik ordusunun basinda Pelekanon** denen mevkide Imparatorun komutasindaki Bizans ordusu ile meydan muharebesine girisir. Böylece, Osmanli tarihinin ilk mühim meydan savasi baslamis oldu. Gün boyu deva eden muharebe, aksama kadar sürmüstü. Gece muharebeye devamin tehlikeli oldugunu gören Imparator, ordugahina döner. Bu sirada vaziyeti fark eden Orhan Bey, firsati kaçirmayarak siddetli bir taarruza geçer. Bu ani taarruz, Bizans ordusunda büyük bir panik havasinin yasanmasina sebep olur. Yaralanan Imparator, deniz yolu ile zorlukla Istanbul'a ulasir. Bu muharebede Orhan'in kardesi Pazarlu Bey de komutan olarak bulunmustu.





Orhan Bey, Pelekanon zaferinden sonra tekrar Iznik üzerine döner. Artik Bizans'tan herhangi bir yardim imkâninin olamayacagini anlayan Iznik Rum Beyi, bazi sartlarla teslim olur. Bursa'nin zaptindan sonra halka gösterilen yumusaklik ve müsamaha ile teslim sartlarina riayet edilmis olmasi, Iznik'in tesliminde de gösterildi. Sehir ve kaleyi teslim alan Orhan Bey, halktan, isteyenlerin esyasi ile birlikte gitmesine müsaade etti. Hatta bu müsamahakârlik ve müsamahada o kadar ileri gitti ki, Iznik halkindan isteyenlerin kendi tebeasi olma ve sadece cizye vermek sartiyle kendi örf, âdet ve geleneklerini muhafaza edebileceklerini ilân etti. Bunun üzerine halkin büyük bir kismi Iznik'te kalmaya karar verdi. Fakat Rum Beyi, deniz yolu ile Istanbul'a gitti. Iznik, Orhan Bey'e kapilarini açtiktan sonra çevresindeki bazi yerler de alinmisi. Iznik, bölge itibariyle harb sahasina yakin olmasindan dolayi geçici bir müddet için beylik merkezi haline getirildi.





Iznik kusatmasi esnasinda kalede bulunan Rum muhafizlari ile halktan gerek muharebede, gerekse açlik, hastalik, vs. gibi sebepler yüzünden ölen erkeklerin dul kalmis olan kadinlari, Iznik'te bulunan Orhan Bey'e basvurarak kendilerine bakacak kimselerinin bulunmadigini söylemislerdi. Bunun üzerine Orhan Bey, askerlerden arzu edenlerin bu kadinlari nikahla alabileceklerini ve bunlarla evlenenlerin Iznik muhafazasinda birakilacaklarini açikladi. Böylece, kimsesiz kalan kadinlarin evlenmesini saglayarak bu sosyal problemi de ortadan kaldirmisti.





Iznik'in 1330 yilinda feth edilmesi, Avrupa'da büyük bir hadise olarak yankilandi. Bu fetih, Bizans için de büyük bir ümitsizlik sebebi oldu. Hele buradaki Ayasofya Kilisesinin camie çevrildigi haberi, büsbütün bir teessüre sebep olmustu.





Biraz sonra temas edilecegi gibi Orhan Gazi, Iznik'i feth ettikten sonra orada pek çok eser meydana getirdi. Halka karsi büyük bir sefkat ve merhamet örnegi gösteren Orhan Bey, halktan isteyenlerin bütün esyasi ile birlikte sehri terk edebilecegini söylemisti. Fakat halk, Orhan Gazi'nin idare ve adaletine meftun olmustu. Bu yüzden çok az kimse sehri terk etti. Hammer bu olayi su ifadelerle nakl eder:





"Iznik muhafizlarinin pek azi bu serbestiden istifade ederek tekfurla birlikte gittiler. Idarecilerin haksizligindan dolayi me'yus olmus ve Hiristiyan imparatordan ziyade Orhan'in müsamahasindan ümitvar olmus olan digerleri, sehir halki ile birlikte galibi (Orhan Gazi'yi) karsilamaya çiktilar. Padisah, Yenisehir kapisindan sehrin güneyine girdi. Orhan'in buradaki davranisi, yüce gönüllü ve zafer haklarini akilli bir siyaset ugruna gözden çikarmasini bilen bir hükümdarin hareketi oldu. Böylece hesaplari da bekledigi sonucu verdi".





Göründügü kadari ile Orhan Bey'in hareket ve bu harekete yön veren anlayisi, onun böyle bir siyaset uygulamasina sebep olmustu. Nitekim, Orhan Gazi'nin, kocalari ölen veya kimsesiz kalan dul kadinlari gazilerle ser'î nikah üzere evlendirmesi bu anlayisin bir sonucudur. Osmanli tarihleri de devrin anlayis ve dili ile bu hadiseyi asagidaki ifadelerle nakl ederler:





"Sonra güzel yüzlü kadinlar geldiler. Orhan: "Bu kadinlar nedir?" diye sorunca kendisine:





"Sultanim, bunlarin erlerinin kimisi açliktan, kimisi de savasta kirilmistir. Yüksek evlerde de bos kalmislardir." dediler. Bunun üzerine Orhan, gazilere bunlari ser'î nikahla almalarini buyurdu. Gaziler, bunun üzerine bu kadinlarla evlendiler. Hazir ev, hazir avrat buldular, geçip saray gibi evlerde oturuverdiler.





Görüldügü gibi kadinlarin ser'î nikahla alinmasi, onlara normal bir vatandas muamelesinin yapilmasi demekti. Böylece Orhan, onlari esir veya cariye durumuna düsürmekten kurtarmis oluyordu. Halbuki galib olan Orhan ve Osmanli idaresi, onlara karsi istedigi sekilde muamele yapmakta serbest idi. Bu sekildeki bir hareketine de mani olabilecek bir güç mevcut degildi. Hammer ise Orhan Gazi'nin tamamen insanî olan ve hatta yirmi birinci asra girmek üzere oldugumuz su günümüzde bile uygulanamayan bu insanî muameleye kendi açisindan farkli bir sekilde bakmaktadir. Ona göre Orhan, Iznik'in kendiliginden teslim olmasindan dolayi bol ganimetlerden yoksun kalan silah arkadaslarina mükâfati unutmamistir. Söz gelimi, uzun bir kusatmanin, alisilmis sayilabilecek veba ve kitligin tesiri ile baba ve anneden, kocalarindan yoksun kalan ve yari yikik saraylarinda oturan Rum kadin ve kizlarini onlara bölüstürdü. Böylece, ordusunun subaylarina bu yapilarin mirasçilari ile evlenmelerine izin vermekle bu ihtisamli konutlarin yeniden senlenmelerine yol açilmis oldu.





Kaynaklarin verdigi bilgilerden anlasildigi kadari ile Orhan Gazi, Iznik'i feth ettikten sonra derhal sehre bir Müslüman Türk hüviyeti kazandirmak için faaliyetlere girisir. Bu sebeple büyük bir kiliseyi Cuma mescidi haline getirir. Orhan, umuma ait binalari kitâbe ve güzel sözlerle bezeyip süsleyen, böylece Dogu'nun eski bir gelenegine uyan ilk Osmanli padisahidir. Onun, sultanlik günlerinden baslayarak bütün camiler, medreseler, hastahaneler, çesmeler, mezarlar ve köprüler Osmanli ülkesinin hemen her târafinda yaptiranlarin (bânilerinin) adlarini ve yapilis tarihlerini seyyahlara göstermektedirler. Bu âbide (anit)ler üzerinde çogu zaman Kur'an'dan alinmis tasvir, tesbih ve benzetme bulunan âyetler okunur. Orhan Gazi, Iznik'te bir manastiri da medreseye (yüksek okul = fakülte) çevirdi. Medresenin müderrisligini (profesör) Davud Kayserî denilen birine verdi. Konya'da Mevlânâ Siraceddin Konevî'nin ögrencisi olan Taceddin el-Kürdî, bu medresede, Davud Kayserî'ye halef olmustu. Taceddin'in ölümünden sonra da Alaeddin Esved, daha çok yaygin olan adi ile Kara Hoca o göreve atanmistir.





Orhan Gazi'nin Iznik'te bulunan ve bazi kaynaklarda bir manastirdan çevrilmis oldugu belirtilen medresesinin, kilise veya manastirdan degil, bizzat kendisi tarafindan insa ettirildigi Mecdî gibi bazi kaynaklarda belirtilmektedir. Mecdî, Seyh Davud Kayserî'nin biyografisinden bahs ederken "Orhan Han Gazi Hazretleri, Iznik nâm kasabada bir medrese-i ulya peyda edüp seyh hazretlerine tayin eyledi" diyerek Osmanli Devleti'nin bu ilk medresesinin bizzat Orhan Gazi tarafindan yaptirildigini anlatir. Ayrica Osmanli dönemi ilk medreseleri üzerinde arastirma yapan Mustafa Bilge de Orhan Gazi vakfiyesinden yola çikarak ayni kanaatte oldugunu söyle ifade eder:





"Bu medresenin, Nesrî ve diger bazi kaynaklarda belirtildigi sekilde Iznik'te bulunan manastir veya kiliselerden çevrilmis olmayip insa edilmis oldugunu belirten en kuvvetli delil, elimizde bulunan vakfiyedir. Orhan Gazi, Iznik'teki medresesini yaptiktan sonra tanzim ettigi ve Molla Hüsrev tarafindan 841 H./1437 M. 'de tescil edilen vakfiye suretinde, medresenin bina edildigi ve Hayreddin Pasa Camii'nin yaninda oldugu açikça belirtilmektedir." Sultan Orhan, bu medreseye sahibi bulundugu Kozluca köyünün gelirlerini sahih ve seriata uygun bir sekilde vakf etmistir. Gerçekten çok daha sonraki tarihlere (1136=1724) ait bir arz belgesi, Iznik'e bagli Kozluca köyünün Orhan Gazi medresesine vakf edildigini göstermektedir.





Iznik, Türklerin eline geçtikten sonra, Orhan Bey buradaki yerli halktan isteyenlerin mallari ile birlikte sehri terk etmelerine müsaade etti. Gitmeyenlerin ise Osmanli tebeasindan olmak ve sadece vergi (cizye) vermek sartiyle din, gelenek ve göreneklerini muhafaza edebileceklerini bildirdi. Burayi bir müddet kendisine merkez yaparak Iznik'in bir Müslüman Türk sehri olmasina gayret etti. Bunun için orada cami, imâret ve medrese gibi dinî, sosyal ve kültürel müesseselerin temelini atti. Ayrica zevcesi Nilüfer Hatun tarafindan bir imâret, oglu Süleyman Pasa tarafindan da bir medrese insa edildi. Bundan baska diger hayir sahiplerinin yaptirdiklari tesislerle kisa bir müddet sonra Iznik, istenilen Müslüman-Türk sehri hüviyetini kazandi.





Kaynaklar, Orhan Gazi'nin buradaki faaliyetlerinden bahs ederken onun bir hükümdar gibi degil, herhangi bir vatandas gibi davrandigini belirtirler. Nitekim onun yaptigi imârette pisirilen yemekleri bizzat kendisinin dagitmis olmasi, aksam olunca kandillerini bizzat kendi eli ile yakmis olmasi bunu göstermektedir.





Orhan Gazi, Iznik ve bilahere Izmit'in fethinden sonra idarî bir sistem kurarak memleketi buna göre idarî bölgelere ayirdi. Buna göre Izmit, oglu Süleyman Pasa'ya verilmis, onu Yenice, Göynük ve Mudurnu'ya havale etmisti. Bursa'yi da oglu Murad Han Gazi'ye vererek adini "Bey Sancagi" koymustu. Karacahisari amcasinin oglu Gündüz'e verdi. Kendisi de bütün bunlarin üstünde memleketi idare ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://osmanli.forum.st
 
ORHAN GAZI DÖNEMI 1/3
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ORHAN GAZI DÖNEMİ 2/3
» ORHAN GAZI DÖNEMİ 3/3
» OSMAN GAZİ'NİN OĞLU ORHAN GAZİ'YE VASİYETİ
» OSMAN GAZİ DÖNEMİ 2/4
» OSMAN GAZİ DÖNEMİ 3/4

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Devlet-i Aliyye Osmaniyye :: Osmanli Donemler :: Osmani Devleti Kuruluş Dönemi-
Buraya geçin: